SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’S-SELEM

<< 1023 >>

باب: السلم في كيل معلوم.

1. SELEM SATIŞININ BELİRLENMİŞ ÖLÇEKTE MALLARDA OLACAĞI

 

حدثنا عمرو بن زرارة: أخبرنا إسماعيل بن علية: أخبرنا ابن أبي نجيح، عن عبد الله بن كثير، عن أبي المنهال، عن ابن عباس رضي الله عنهما قال: قدم رسول الله صلى الله عليه وسلم المدينة، والناس يسلفون في الثمر العام والعامين، أو قال: عامين أو ثلاثة، شك إسماعيل، فقال: (من سلف في تمر، فليسلف في كيل معلوم، ووزن معلوم).

حدثنا محمد: أخبرنا إسماعيل، عن ابن أبي نجيح بهذا: (في كيل معلوم، ووزن معلوم).

 

[-2239-] İbn Abbas r.a. şöyle anlatır: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine'ye geldiği zaman Medine halkı bir yıl veya iki yıl vade ile meyve selemi yapıyorlardı.

 

-Ravi İsmail, iki veya üç yıl şeklinde tereddütlü bir ifade kullanmıştır.- Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "Hurma için selem akdi yapan, miktarını ölçü ve tartı olarak belirleyerek yapsın" buyurmuştur.

 

Tekrar: 2240, 2241, 2253

 

AÇIKLAMA:     "Selef" ve "selem" aynı anlamda kullanılan iki kelimedir. Maverdi, "Iraklılar selef, Hicazlılar ise selem kelimesini kullanır" demiştir. Bir görüşe göre, selef, mal bedelinin; önceden verilmesi; selem ise, akit meclisinde iken verilmesidir. Dolayısıyla selef daha kapsamlı bir kelimedir. Terim olarak selem, nitelikleri belirlenmiş bir malın zimmet borcuna girilerek satılmasıdır. Bütün alimler, selem akdinin meşru olduğu konusunda görüş birliği içindedir. Sadece İbnü'l-Müseyyib'in farklı görüşte olduğu nakledilmiştir.

 

Selem akdinin bazı şartları konusunda görüş ayrılığı bulunmaktadır. Satım akdinde geçerli olan şartların, selem akdinde de geçerli olduğu ve bedelin, akit meclisinde teslim edilmesi gerektiği konusunda ittifak bulunmaktadır.

 

Selemin, "garar" (belirsizlik) içeren bir akit olup ihtiyaçtan dolayı caiz görülen bir akit olup olmadığı konusunda alimler arasında görüş ayrılığı bulunmaktadır.

 

 

باب: السلم في وزن معلوم.

2.SELEM SATIŞININ TARTISI BELLİ MALLARDA OLACAĞI

 

حدثنا صدقة: أخبرنا ابن عيينة: أخبرنا ابن أبي نجيح، عن عبد الله بن كثير، عن أبي المنهال، عن ابن عباس رضي الله عنهما قال: قدم النبي صلى الله عليه وسلم المدينة وهم يسلفون بالتمر السنتين والثلاث، فقال: (من أسلف في شيء ففي كيل معلوم، إلى أجل معلوم).

حدثنا علي: حدثنا سفيان قال: حدثني ابن أبي نجيح، وقال: (فليسلف في كيل معلوم، إلى أجل معلوم).

 

[-2240-] İbn Abbas r.a. şöyle anlatır: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine'ye geldiği zaman Medineliler iki veya üç yıl vade ile hurma konusunda selem yapıyorlardı. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "Herhangi bir şey (mal) için selem akdi yapan, miktarını ölçü ve tartı olarak belirleyip; malın teslim vadesini de tayin ederek yapsın" buyurmuştur.

 

 

حدثنا قتيبة: حدثنا سفيان، عن ابن أبي نجيح، عن عبد الله بن كثير، عن أبي المنهال، قال: سمعت ابن عباس رضي الله عنهما يقول: قدم النبي صلى الله عليه وسلم، وقال: (في كيل معلوم، ووزن معلوم، إلى أجل معلوم).

 

[-2241-] İbn-i Abbas r.a. şöyle anlatır: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine'ye geldiği zaman " ... miktarını ölçü ve tartı olarak belirleyerek, malın teslim vadesini de tayin ederek" buyurmuştur.

 

 

حدثنا أبو الوليد: حدثنا شعبة، عن ابن أبي المجالد. وحدثنا يحيى: حدثنا وكيع، عن شعبة، عن محمد بن أبي المجالد. وحدثنا حفص ابن عمر: حدثنا شعبة قال: أخبرني محمد، أو عبد الله بن أبي المجالد، قال: اختلف عبد الله بن شداد بن الهاد وأبو بردة في السلف، فبعثوني إلى ابن أبي أوفى رضي الله عنه فسألته، فقال: إنا كنا نسلف على عهد رسول الله صلى الله عليه وسلم وأبي بكر وعمر: في الحنطة والشعير والزبيب والتمر. وسألت ابن أبزى، فقال مثل ذلك.

 

[-2242 - 2243-] Abdullah İbn Ebu'l-Mücalid şöyle anlatır: Abdullah İbn Şeddad ibnü'l-Had ve Ebu Bürde selef (selem) hakkında görüş ayrılığına düştüler. Daha sonra beni, İbn Ebi Evfa'ya gönderdiler. Ben de konuyu ona sordum. Bana şöyle dedi: "Biz, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ebu Bekir ve Ömer zamanında iken, buğday, arpa, kuru üzüm ve kuru hurma konusunda selem akdi yapardık." İbn Ebza'ya sordum. O da aynı şekilde cevap verdi.

 

2242 Tekrarı: 2244, 2255.

2243 Tekrarı: 2245, 2254.

 

 

AÇIKLAMA:     Selem konusu malın, ağırlık olarak belirlenmesi, tartılan (vezni) mallar içindir. Buhari bu ifadeyle, tartılan malların, hacim ölçüsü ile selem akdine konu olamayacağı görüşüne meyletmiş gibidir. Tabi bu durumun tersi de geçerlidir.

 

Şafiilerde sahih olan görüşe göre böyle bir selem akdi caizdir. İmamü'l-Harameyn, bu görüşün, hacim ölçüsünün ölçüt olarak kabul edilebileceği mallar ;çin olduğu yorumunu yapmıştır.

 

Alimler, selem yapılırken, kullanılacak hacim ölçüsü cinsinin, Hicazlıların sa'ı, Iraklıların sa'ı veya Mısır irdebb'i gibi belirlenmesinin şart olduğunda görüş birliği içindedir.

 

2240 nolu hadiste, "şey" sözcüğünün kullanılmasından yola çıkılarak, hayvanlar hakkında da selem akdi caiz olduğu görüşüne varılmıştır. Bu konuda, sayı iIe saymak, hacim ölçüsü ile ölçmek kapsamına dahil edilmiştir. Hanefiler, hayvanların selem akdine konu olamayacağı görüşündedir. Üç konu sonra, Hasan el-Basri'nin hayvanların selem akdine konu olmasının geçerli olduğu yönündeki sözüne yer verilecektir.

 

Bir sonraki konu selem'e konu olan mal akit yapıldığı sırada kendisinde mevcut olmayan kimse ile selem akdi yapılıp yapılamayacağı hakkındadır. İbn Battal şöyle demiştir: "Selem konusu mal, hacim ölçüsü ile (keyli) veya tartı ile (veznı) ölçülen mallardan ise, bunların, mutlaka miktarının belirlenmesi gerektiğinde icma' vardır. Eğer böyle değilse, mutlaka sayı olarak tayin etmek gerekir." Uzunluk ölçüsü ile belirlenmesi halinde yine selem yapılabilir. Çünkü sayı ve uzunluk ölçüsü, ortak özellikleri miktar belirleyerek bilinmezliği ortadan kaldırmak olduğu için hacim veya tartı ile ölçme kapsamına girmektedir.

 

Uzunluk ölçüsü de, bölgeden bölgeye cins olarak değiştiği için, akit yapılırken hangi cins ölçünün kullanılacağı tayin edilmiş olmalıdır.

 

Selem konusu mal'ı, diğerlerinden açıkça ayırt edilebilecek bir şekilde niteliklerinin tam olarak belirlenmesi gerektiği hususunda icma' bulunmaktadır.

 

 

باب: السلم إلى من ليس عنده أصل.

3. SELEM KONUSU MALI ÜRETECEK ANA MALI BULUNMAYAN KİMSEYLE SELEM AKDİ YAPMAK•

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا عبد الواحد: حدثنا الشيباني: حدثنا محمد بن أبي المجالد قال:

 بعثني عبد الله بن شداد وأبو بردة إلى عبد الله بن أبي أوفى رضي الله عنهما، فقالا: سله، هل كان أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم في عهد النبي صلى الله عليه وسلم يسلفون في الحنطة؟ قال عبد الله: كنا نسلف نبيط أهل الشأم في الحنطة والشعير والزيت، في كيل معلوم، إلى أجل معلوم. قلت: إلى من كان أصله عنده؟ قال: ما كنا نسألهم عن ذلك. ثم

بعثاني إلى عبد الرحمن بن أبزى، فسألته فقال: كان أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم يسلفون على عهد النبي صلى الله عليه وسلم، ولم نسألهم:

ألهم حرث أم لا.

 

حدثنا إسحاق: حدثنا خالد بن عبد الله، عن الشيباني، عن محمد بن أبي مجالد: بهذا، وقال فنسلفهم في الحنطة والشعير. وقال عبد الله بن الوليد، عن سفيان: حدثنا الشيباني وقال: والزيت، حدثنا قتيبة: حدثنا جرير، عن الشيباني وقال: في الحنطة والشعير والزبيب.

 

[-2244 - 2245-] Muhammed İbn Ebi'l-Mücalid şöyle anlatır: Abdullah İbn Şeddad ve Ebu Bürde beni Abdullah İbn Ebi Evfa'ya göndererek, "Ona, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanında sahabilerin buğdayı konu alan selem akdi yapıp yapmadıklarını sor bakalım" dediler.

 

Abdullah bana, "Biz, Suriye'deki Nabati kavmi ile, buğday, arpa ve yağ konusunda, miktarını hacim ölçüsü ile belirlenmiş olarak, teslim vadesini de tayin ederek selem akdi yapardık" diye cevap verdi. Ben, "Teslim edeceği şeyin aslı bulunan kimseyle mi bu akdi yapardınız?" diye sordum. Bana, "Bunu hiç araştırıp sormazdık" dedi.

 

Daha sonra beni Abdurrahman İbn Ebza'ya gönderdiler. Ona da sordum. Bana, "Biz Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanında selem yapardık ama, malı teslim edecek olan kimselerin ekini var mı yok mu diye hiç sormazdık" diye cevap verdi. İshak'ın; Halid İbn Abdullah eş-Şeybani yoluyla naklettiğine göre, Muhammed İbn Ebi'l-Mücalid şöyle demiştir: "Biz, buğday ve arpayı konu alan selem akdi yaparız" Abdullah İbnü'l-Velld'in, Süfyan'dan naklettiğine göre Şeybani, "yağ konusunda da (selem yaparız)" demiştir. Kuteybe'nin Cerir'den naklettiğine göre Şeybani, "buğday, arpa ve kuru üzüm" demiştir.

 

 

حدثنا آدم: حدثنا شعبة: أخبرنا عمرو قال: سمعت أبا البختري الطائي قال:

 سألت ابن عباس رضي الله عنهما عن السلم في النخل؟ قال: نهى النبي صلى الله عليه وسلم عن بيع النخل حتى يؤكل منه، وحتى يوزن. فقال الرجل: وأي شيء يوزن، قال رجل إلى جانبه حتى يحرز.

وقال معاذ: حدثنا شعبة، عن عمرو: قال أبو البختري: سمعت ابن عباس رضي الله عنهما: نهى النبي صلى الله عليه وسلم، مثله..

 

[-2246-] Ebu'l-Bahteri et-Tai şöyle der: İbn Abbas'a r.a.  hurmanın selem akdine konu olmasını sordum. Bana şöyle cevap verdi: "Yenilmeye başlanmadıkça ve tartılmadıkça hurma konusunda' selem yapmayı Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem yasaklamıştır."

 

Bir kimse "neler tartılır?" diye sordu. Başka bir kimse yanındakine yönelerek, "elde edilip muhafaza altına alınıncaya kadar" dedi.

 

Tekrar: 2248, 2250

 

AÇIKLAMA:     "Selem konusunun aslı", selem konusu mal anlamındadır. Bir görüşe göre ise, söz konusu malın kaynağı / üretildiği yer anlamına gelir. Buna göre hububatın aslı ekindir. Meyvenin aslı ağaçtır.

 

Başlıkta kullanılan ifadelerle, selem akdinde, selem konusu malın aslının bulunmasının şart olmadığını ortaya koymak amaçlanmıştır.

 

"Nabatiler", Acem ve Rum beldelerine girip nesepleri karışmış, dilleri bozulmuş olan bir arap topluluğudur. Acemlerle karışan gruplar, Basra ile Kufe arasındaki (Irak sevad bölgesine) vadiye konaklardı. Rumlarla karışanlar ise Suriye vadisine konaklardı. Bunlara, Nabat denilirdi. Çiftçilerle çok ilgili oldukları ve su çıkarmakla meşgul oldukları için, Enbat (Nebat) olarak isimlendirilmişlerdir.

 

"Teslim edeceği şeyin aslı bulunan kimseye mi bunu yapardınız?" ifadesindeki, aslı, selem konusu olan mal anlamında kullanılmıştır.

 

"Bu konuda hiç soru sormazdık" ifadesi ile, söz konusu meselede bir açıklama yapılmamasından ve Resulullah s.a.v.'in takririnden yola çıkılarak hükme varılmaktadır.

 

Bu hadis, selem akdinde malın teslim yerinin belirtilmemesi halinde akdin geçerli olacağına delil olarak getirilmiştir. Ahmed, İshak ve Ebu Sevr bu görüştedir. Malik de aynı görüşü benimseyerek, "Selem akdinin yapıldığı yerde teslim alır" demiştir. Bu konuda görüş ayrılığına düşerlerse, satıcının sözüne göre heküm verilir.

 

Sevri, Ebu Hanife ve Şafii şöyle demiştir: Malın taşınmasının gerekli olduğ'nu ve bunun birtakım külfetler getirdiği durumlarda, malın teslim yeri belirlenmedikçe, selem akdi yapmak caiz olmaz.

 

Vade geldiğinde teslimi mümkün ise, akit sırasında mevcut olmayan mallar hakkında selem akdi yapmak caizdir. Alimlerin çoğunluğu bu görüştedir. Söz konusu malın, vadeden önce ya da sonra piyasada bulunmaması akde zarar vermez.

 

Ebu Hanife'ye göre, vadeden önce piyasada bulunmayan mallarda yapılan selem akdi geçerli olmaz.

 

Selem akdi, belirli bir bölge için değil de, genel olarak yapılsa, daha sonra mal, akit gerçekleştirilen piyasada bulunmasa (inkıta'a uğrasa) alimlerin çoğunluğuna göre selem akdi geçersiz olmaz.

 

İbn Ebi Evfa hadisi, zimmilerle alım-satımda bulunmanın, onlarla selem akdi yapmanın caiz olduğunu göstermektedir.

 

Taraflar bir konuda anlaşmazlığa düştüğü zaman sünnete başvurmak gerekir.

 

Resulullah (s.a.v.)'in bir konudaki takriri (öğrendiği bir şeye karş çıkmaması) ile hüküm çıkartılabilir.

 

Bir hüküm, Hz. Nebi'in takriri ile sabit olunca artık bu, kendi başına geçerli bir asıl (kaynak) olur. Başka bir aslın (nassın) ona aykırı bir görüş bildirmesi bu hükme zarar vermez.

 

"Muhafaza altına alma" şeklinde tercüme ettiğimiz ..... ifadesi, Kuşmiheni'nin rivayetinde, .... şeklindedir. Buna göre, "tartma ve tahminde bulunma" anlamına gelmektedir. Bu işlemde, mal sahipleri tasarrufta bulunmadan önce, fakirlerin hakkının ne kadar olduğunun bilinmesi gibi bir fayda amaçlanmıştır.